İşte Ben ;)
- Sinopee
- Doğma büyüme Sinopluyum,81 doğumluyum. Evliyim ve Zuzu'nun-Bıdık'ın annesiyim. Eşini ve ailesini seven tipik bir Türk kadınıyım. Çalışan bir eşim. Ben bu hayatta en çok Anne olmayı sevdim...
10 Nisan 2012 Salı
Benim çocukluğumda oyunların tadı vardı ve oynanan oyunlar ömrünüze ömür katardı.
Her çocukta bir kanat ve her çocuk bulutların üstünde yaşardı.
Atmosfer mavi değil toz pembeydi ve denizler göller hepsi masal ülkesinden fırlamış gibiydi.
Heidi gerçekti ve eğer yalan söylersek Allah göstermesin burnumuz Pinokyo gibi uzayabilirdi.
Hem Allah Kestane Sultanı'da eşek yapmıştı annesine karşı geldiği için, zaten anne babaya da karşı gelinmezdi!
Sonra Keloğlan'ın da annesine karşı geldiği görülmüş şey değildi!
İçimizde bir tutam sevgi, biz severdik her şeyi!
Hem zaten Külkedisi üvey kardeşlerini bile severdi!
Tabi kızdığımız şeyler de vardı!
Mesela Safinaz bazen Kabasakal ile filört ederdi.
Ama sonra Temel Reis'e dönünce O'na olan sinirimizde geçerdi!
Zaten benim çocukluğumun çocukları kimseye kin güdemezdi.
Çünkü nefretin ve kinin kelime anlamını bilmezdik ki!
Oyunlarda kavga ederdik evet ama barışırdık az sonra da!
Hem annelerimizin dediğine göre; küs kalmak zaten günahtı da!
Sonra bakkaldan gelirken ucundan koparılan ekmekler vardı, tadına doyulmaz o anlar ve bir kenara bırakıp ekmeği; dört nala koşulan oyunlar.
Kızlar evcilik, erkekler top oynardı; parklar ise hepimize ait ortak alanlardı.
Tabi ki Kızlarla beraber oynanan oyunlarda vardı; mesela yakartop çok revaçtaydı.
İstop vardı, dalya oynanırdı ama bu oyunlarda genelde kızlar kazanırdı.
Bizim çocukluğumuzda ki kızların öyle erişilmez hayalleride yoktu, onların bebekleri en büyük mutluluktu.
Onların mutluluğu bir bebeğin saçını tararken o küçücük yaşta bile hissedilen anneliğin yorgunluğuydu!
Bizim öyle binlerce liralık isteklerimiz de yoktu!
En pahalı isteklerimiz kızkaçıran ve leblebi tozuydu!
Sonra başına oturup hayatı unuttuğumuz yüzlerce televizyon kanalı da yoktu!
Bizim kalbimiz sokakta çamurlu yollarda atıyordu!
Susam sokağı ve Temel Reis paha biçilemez mutluluktu!
Edi Büdü'nün varlığı, minik kuşun tebessümü, tarif edilemez bir duyguydu.
Ve He-man'in varlığı hep iyilerin kazanacağına dair en büyük umuttu!
Bizim öyle pahalı spor ayakkabılarımız da yoktu
ayakkabılarımızın içi su doluydu ama mutluluğa hiç bir şey engel olamıyordu!
Mutsuz olmak için de bir sebebimiz yoktu! Bize ilk öğretilen "aza kanaat etmek" olurdu!
Mahallemizin yolları bozuktu ama, mutlulukların tadı bir başkaydı o zamanlarda.
Komşularımız vardı mesela, evlerine girip çıkardık rahatça.
Karşı komşusunu tanımayan ama bilmem hangi ülkedeki kızla tanışan çocuklar gibi olmadık asla!
Bakkal amcalar vardı, veresiyede defterine yazarlar; aybaşında alırlar!
Sonra büyükler borcu yatırırlar, aynı gün diğer aybaşında ödenmek üzere eve erzakla beraber size bir "çükülata" alırlar.
Ve o "çükülatanın" içinden çıkardı tadına doyulmaz mutluluklar!
Cihad KÖK Yazıları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder